“Kalbinin sesini dinle!” “İçinden gelen sese güven!” “Sezgilerini takip et!” gibi çevremizden çokça duyduğumuz, cesaretlendirme amaçlı klişe destek cümlelerini hepimiz biliriz. Bu tür cümlelerin ve söyleyenlerin iyi niyetinden tabii ki de şüphemiz yok ancak işlevselliğini bu yazıda birlikte sorgulayabiliriz.
Bizlere zor zamanlarımızda söylenen bu tür mesajlar o anda iyi hissetmemizi sağlamak, gelecekte işlerin düzeleceğine dair ümit duygusu oluşturmak adına faydalı olabilir ancak burada gözden kaçan önemli detaylar bulunuyor. Bireylerin olaylara ve durumlara ilişkin anlık algıları, geçmiş yaşantılarının etkisindeki yorumları ve düşünceleri ile gerçekte olan arasında her zaman farklılıklar bulunmaktadır. Keyifsiz bir anımızda, yanımızdan selam vermeden hızlıca geçen bir arkadaşımızın bize küsmüş olduğunu düşünebiliriz. Bu duruma üzülmemiz ve hatta bir sonraki karşılaşmamızda bizim de kendisine selam vermememiz bu duruma örnek verilebilir. Bize küsmüş olması dışında başka sayısız farklı sebepten selam vermeden geçmiş olma olasılığını tamamen göz ardı etmiş oluruz.
Hepimiz, karşılaştığımız durumları ve olayları olduğundan daha olumlu ya da daha olumsuz görme eğiliminde olabildiğimizi kendi deneyimlerimize baktığımızda görebiliriz. Pek çoğumuzda da kendi algımızın dışına çıkarak olayları objektif değerlendirme, gerçekten ne olup bittiğini görebilme becerisi tam olarak gelişmemiştir.
İçinde bulunduğumuz ruhsal durumun karar verme süreçlerine etkisi üzerinde nörobilim ve bilişsel psikolojinin ortaklaştığını görüyoruz. İnsanların ruh hali, neyi hatırladıklarını, nasıl hatırladıklarını, seçimlerinin kalitesini belirlemede büyük önem taşımaktadır. Kızgın, öfkeli bir durumda bir karar vermek durumundaysak daha fazla risk alacak davranışlara yönelebilmemiz bu duruma örnek gösterilebilir. Partnerine kızan bir kişinin aracını daha hızlı ve riskli sürmesi de bu şekilde değerlendirilebilir. Algılarımızın ve kararlarımızın kalitesini modumuz büyük ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle psikoterapi süreçlerinde bireylerin karar verme süreçlerinden içinde bulundukları ruh hallerinin etkisini filtreleyebilmeyi, olayların farklı boyutlarını görebilmeyi, seçenekli düşünebilmeyi sıklıkla çalışmaktayız.
Sonuç olarak hislerimizi, duygusal iç sesimizi takip etmemizi öneren destek cümlelerinin işlevsiz hatta olumsuz yönde etkili olabilecek ifadeler olduğunu unutmamalıyız…